14 Mart 2013 Perşembe

yurtdışında yaşamak

birbirinden bağımsız iki kişilik, birbirinden bağımsız iki hayat yaşar hale gelir insan bi yerden sonra. anılarınız, bahsetmeye kalkınca 'aş bunları yaa' diye nitelendirilir, ya da nasıl olsa anlamazlar diye konuşamazsınız. parçalanır teğellemeye çalışır tutturamazsınız. geride bıraktıklarınızı yaşadığınız hayata bir türlü entegre edemezsiniz. bazen hayal gibi gelir arkanızda bıraktığınız şeyler, telefonda birer sese indirgenir. ananeniz hastalandığında da yanında olamazsınız, en yakın arkadaşınız nişanlandığında da. hayat, geçici olduğu bilinen insanlarla paylaşılan bir şeydir artık, ne de olsa geçmişinizde dostum dediğiniz insanların geçtiğini görmüşsünüzdür. giden siz olunca unutanın da siz olacağınız varsayılır, oysa ki unutulan, ve hatta türkiye'ye dönüşlerde yüzüne bile bakılmayan olursunuz. sözler verilir ama siz gidince insanlar da sizden gider. 

biraz dengesiz yaşamaktır, bunlar akla gelince ağlamak, sonra arkadaşlarla dışarı çıkıp hepsini unutmak.

sıkma

bir mersinli olarak, sıkmayı insalara anlatmakta güçlük çektim hep. bana göre dürüm şeklinde olan şey sıkma, ama ankara'da sıkma de de gör bakayım üzerine çevrilen boş bakışları. sıkma almak istediğimde ne söyleyeceğimi öğrenemedim hiç, bazlama diyorum, ı-ıh o başka bişey, dürüm diyorum etli bişeyler anlaşılıyor, en yakın kelime gözleme sanırım, o da ağzıma yakışmıyor bir türlü. hem gözlemeyi hazır yufkayla yapıyorlar, içinde de tatsız bir çökelek. 

yazlık sahillerinde teyzeler bi bacaklarını kırıp bi bacaklarını sıkmayı pişirdikleri tandırın yanına uzatıp yaparlar bunu; denizden çıkar acıkır alırsın, gözün teyzenin çatlamış, yol yol olmuş topuğuna ilişir, tereddüt edersin bi saniye, sonra mideye indirirsin. tabi en güzeli anne sıkmasıdır, anne açar sen pişirirsin tavada. sen çok pişmiş seversin anne kızar 'çok pişirme sertleşiyor kuruyor, aman öf yakmışsın yine' diye. patatesli olanı bence 'karbonhidrat içinde karbonhidrat' ama her türlü gideri var sıkmanın. ha bi de fanta bunun yanında pek gitmiyor, o hamur ağızda acı bir tada dönüşüyor nedense; ayran güzeldir, şalgam candır.

bir de açık ekmek meselesi var, incecik yapılan, kuru saklanıp ıslatılarak yenilen ama ona girmiyorum hiç. *

hd

fotoğraflardaki kalede, köprüde, neckarwiesede şimdi heidelberg. hani bir rüyadan uyanır ve geri uyursanız rüyaya devam edeceğinizi sanırsınız, ama önceki rüyanızı da unutursunuz ya, öyle bir hal şimdi üzerimdeki. üzerinden bu kadar zaman geçti mi, hayal miydi, gerçek olamayacak kadar güzel miydi; aklım bana oyunlar oynuyor sürekli. ben şimdi ikinci uykusundan uyanmış, rüya görüp görmediğinden bile emin olamayan biriyim.*

jozin z bazin

jozin from the bog

1. i drive skoda 100 to camp here on orawa
so i hurry, take a risk - go through morawa
the monster lives there, comes out of the bog
eats mostly prague citizen, its name is jozin (joseph)

chorus: jozin from the bog creeps through swamp
jozin from the bog closes to the village
jozin from the bog edges its teeth
jozin from the bog bites, strangles
to defend jozin from the bog,
who could imagine, only works a plane with manure (white powder)

2. i was driving through the village on road to vizowice
the village mayor greeted me,
said to me during drinking sliwowica (diy plum vodka)
the one who will bring jozin dead or alive
gets my daughter and a half of national agrarian farm

chorus: jozin from the bog creeps through swamp
jozin from the bog closes to the village
jozin from the bog edges its teeth
jozin from the bog bites, strangles
to defend jozin from the bog,
who could imagine, only works a plane with manure (white powder)

3. i said: 'give me a plane and powder, mayor,
i'll bring you jozin, i see no trouble about that',
mayor helped me, in the morning i went up in the sky
the powder from the plane prettily fell on jozin.

chorus:jozin from bogs is already in one piece white,
jozin from bogs is escaping from bogs,
jozin from bogs got to stone,
jozin from bogs, here is already his end!
i laid jozin my hands on,
i am already holding him,
good every money,
i will sell him to the zoo. *

http://www.youtube.com/watch?v=S3tG1X5ewAg

x inactivation

x-inactivation is a process by which one of the two copies of the x chromosome present in female mammals is inactivated. the inactive x chromosome is silenced by packaging into transcriptionally inactive heterochromatin. x-inactivation occurs so that the female, with two x chromosomes, does not have twice as many x chromosome gene products as the male, which only possess a single copy of the x chromosome.

erkek ve kadındaki x kromozomunda taşınan genlerin dozunun eşitlenmesi için, kadındaki kopyalardan birinin random olarak susturulmasıdır. bu susturulma, kromozomdaki genlerin aktif olmayan heterokromatin halinde paketlenmesiyle olur. bu susturulmada metillemenin de görevi vardır.

leyla gencer

doğduğumuz yere mi aitizdir hep? kesinlikle öyle mi? sen şarkı söylemek istiyorsan mesela, başka dillerde söylemek istiyorsan, niyeyse diyelim ki canın söyle çekmiş, evin neresidir o zaman?
şarkı söylemeden de yapamayacaksın diyelim ki... diyelim ki şarkı söylemediğinde boğulacak gibisin... ait olmakla boğulmak arasında kalmışsın... mesela. ne yapacaksın o zaman? evini taşıyacaksın. evin de öyle alınıp taşınamaz. derleyip toplayıp, küçük bir çıkın yapıp kalbine koyacaksın.
derlenip toplanıp gideceksin. şarkılarını söyleyeceksin. çünkü başka çaren yok. ama sonra şarkılardan önce bitiyor hayat. hep öyle olur. kalbinin içindeki çıkın çıtırdayarak açılacak. döndüğün ev bileceksin ki artık o senin bıraktığın ev olmayacak. evin kalbinin içindeki çıkında dertop olmuş eve hiç benzemeyecek. 

o zaman diyeceksin ki işte ‘küllerimi dökün evime, evimin sularına’. dünyanın en güzel şarkılarını söylemişsin, perde inmiş. küllerin evine gelecek, sulara dökülecek. balıklar belki o gece sessizce şarkı söylemeyi öğrenecek. ertesi gün tülümsü bir buğu olacak boğaz’ın üzerinde.

zeki müren

ne zaman türk sanat müziği yorumcusuyum deyip güzelim parçaları ya arabeske ya da türküye kaçan formatta söyleyemeyen birilerine rastlasam, ah edip özlemle andığım insandır. bu kadar içten, bu kadar bayağılıktan uzak, gönül teline dokunarak ve billur gibi bir sesle yorumlanamaz bir daha o şarkılar. 

bazıları türk sanat müziği sevmem der, bence arabeskle aynı kefeye koyarak. ben de diyorum ki zeki müren'den bir parça dinleyip de türk sanat müziğini hala sevememiş olan insan değildir. çünkü ne ah bu şarkıların gözü kör olsun ne şimdi uzaklardasında ağlayabilecek kadar gönül yarası vardır, ne de titreyen kollarıma usulca sokul yeter diyebileceği biri.

biz yaralı insanlara kalansa biraz gözyaşıyla bir kaç zeki müren parçası...

(bkz: silemezler gönlümden ne aşkını ne seni)

sormanın sonunda derin bir nefes vermiş, sanki kendi hikayesini anlatmış gibi.

mio fratello e figlio unico

60'lar italya'sını, siyasetini ve ideolojik çatışmalarını kahramanların insan olduğunu, ve içimizden birileri olabileceğini unutmadan anlatan güzel yapım. bizdeki ve amerika menşeili örnekleri gibi bir tarafı yüceltip diğer tarafı yerin dibine batırmadan; hata yapabilen ve bu hataları düzeltmeyi de bilen iki kardeşin üzerinden anlatmış hikayesini. samimi, sıcak, herkes bir ağızdan konuşuken ''ahahaa bunlar türk gibiler lan'' denilen, eğlenceli ve aynı zamanda hüzünlü.

kapıları günümüzdekinin tersi yönüne açılan otomobiller çok hoş bir ayrıntı.

göğüs kafesindeki kaybolmayan boşluk hissi

boşluktan çok ağırlık gibidir; nefes aldırmaz, uyutmaz, bazen dersi bazen yanınızdaki kişinin konuşmasını dinletmez. durup dururken gözlerinizin dolmasına ya da fark etmeden ''off'' çekmenize sebebiyet verir. gidenin bıraktığı boşluktur, yeri bir türlü dolmaz.

glukoz 6 fosfat izomeraz

aynı anlamda kullanılan terimler: phosphoglucose isomerasephosphohexose isomeraseamfneuroleukin *, olup glikolizdeglukoz-6-fosfatı fruktoz-6-fosfata dönüştüren enzimdir. aynı zamanda glukoz-6-fosfatın anomerlenmesinde görev alır. ayrıca anladığım kadarıyla embryo implantasyonunda kullanılıyormuş.

eksikliğinde anemi görülürken, lösemide mutant olarak bulunur.

ayrıca sayesinde biyokimya dersinden hiçbişey hatırlamadığımı anladım.

scientific edit: http://www.pnas.org/...ract&titlefield=lemhwcomptitle