31 Ekim 2009 Cumartesi

küçük prens artık büyümeli


elime farklı zamanlarda farklı versiyonları geçmiş olsa da küçük prens'i yıllardır okuyamadım. ne ingilizcesini ne almancasını ne de türkçesini. ne zaman okumaya kalkışsam nefesim daralıyor, mideme bir yumruk gelip oturuyor. çocuk aklının tazeliğine ve masumiyetine inanan bir kitabı çocukların masumluğuna inanmayan biri nasıl okuyabilir ki? çocuklar acımasızdır, yargılayıcıdır. 1,5 yaşındaki bir çocuğun oyuncağını paylaşmamaktaki inadını görmeyenler ona bencil diyemez.

bir hocamın 6 yaşındaki kızı şöyle demişti bana yıllar önce: 'okulda çocuklar benle kör diye dalga geçiyorlar, ama ben kör değilim ki, doğarken göz kapağım zedelenmiş...' 6 yaşındaki bir çocuğun zamanından önce acıyla olgunlaşmasını sağlayan, yine çocuklar.

insan acı çekerek acı çektirmemeyi, sevilerek sevmeyi, sevilmeyerek karşılıksız sevmeyi öğrenir, öyle öğrendik hepimiz. 'kıymet bilecek yaşa gelmek', merhamet duymayı öğrenmek zamanla olan ve malesef bir çocukta bulunmayan şeyler. çocukların dürüstlüğüne mü hayransınız? acıtacağını bilerek, ya da acıtacağının farkında bile olmadan aklına geleni dümdüz söylemek başka şey; karşındakinin benliğine saygı duyarak doğruyu acıtmadan söyleyebilmek, ve hatta bazen doğruyu hiç söylememeyi seçmek başka şey. insan zamanla herkesin doğrusunun farklı olduğunu da öğreniyor zaten.

ne zaman 'en sevdiğim kitap küçük prens' diyen birini görsem, ondan korkarım. ya çocukluğunun üstüne bir şey koyamamıştır; ya da çocuk hoyratlığından vazgeçememiştir.

zamanında biri demişti, 'kimsenin kalbi sıfır kilometre değil'.
ve aslında bu o kadar da kötü bir şey değil...