31 Mart 2009 Salı

i'm a tiny penny rolling up the walls inside







all rights reserved to me

17 Mart 2009 Salı

çe kiiii


geçen hafta frankfurttaki serdar ortaç- bengü konseri sebebiyle son bir haftadır kendilerini dinlemekten helak olmuşken, cumartesi günü de kafamın içinde gezegen çalarak uyandım. o gün bu gündür gezegeni dinliyoruz. bugün kendi aramızda çek giiiittt derken almanlar anlamsız bakışlarla baktıkları için açıklamak durumunda kaldık, üstüne bir de klip gösterimi yaptık. sözleri şöyle olan bi şarkıyı nasıl ingilizce'ye çevirirsiniz?

Tıkadım bütün yollarımı, sana verdiğim yıllarımı,
Biriken tüm imkânlarını, alıp çek git…
Sana verdiğim son hediye, beni bir daha görme diye
Gezegendeki son gemiye, binip çek git…

ııı he had broken her heart, and she hates him so much that she wants him to leave the planet with the last spaceship on earth!

tabii spaceship aslında bir roketimsi..

klibi izlerken de bengü kızımızın ziyadesiyle bikinili! olması sebebiyle eğlenceli dakikalar yaşadık:

why does she have to be naked to send the guy?

üzerine de korkma kalbimi izleyince tam oldu:

- she wants to fall in love again and she is telling her heart to be brave...
- of course! now that she had sent the other guy to the space, she can have another one!

bu sayede almanlara da çek giiit demeyi öğretmiş olduk: çe kiii

yarın da demet akalın- afedersin ve hadise- my body ile overdose yapıcaz.

klibi izlerken patron labda göbek dansını yasakladığını ilan etti, laba kızları topladı alem yapıyor diye dedikodu çıkmasınmış :)

15 Mart 2009 Pazar

melone schnapps

bir elim kek kabının dibinde kalanı sıyırmakla meşgulken, kulaklarım yukarıdaki almanın ''damien rice'tan the blower's daughter''ı söyleyememesine isyan ediyor. bir pazar günü ritüeli olarak uzun uzun kahvaltı yaptıktan sonra deliler gibi temizliğe ve yemeğe giriştik. maksat bikaç günlük yemeğimiz olsun ve haftaiçi evi toplamakla uğraşmayalım. hızımızı alamamış olacağız ki bir de kek yapıverdik (tabii ki ben yapmadım!) neyse işte bana da dibini sıyırmak düştü. klasik alman hayatı yaşamına döndük sanırım, deli gibi çalışıp cuma cumartesi eğlencenin dibine vurmaca, pazar kendini toparlamaca.

bu da dün gece çantaya attığımız bardakların üzerindeki logo:
işte bu da kapı!!


dörtlü bardak koleksiyonumuz :

altıya tamamlamak lazım

13 Mart 2009 Cuma

i should go get some sleep


bugün akşama kadar çalıştıktan sonra yemeği cafe botanik'te yemeğe karar verdik, yenebilecek tek şeyse tabii ki chicken nuggets ve kleines pommes idi. hamburg- galatasaray macının 40. dakikasına denk gelmiş bulunduk, durumun 0-1 olması sebebiyle almanlar sus pus haldeydi. ikinci yarı başladı, hamburg bastırdı, dangalak almanlar coştu. koca kafede maçı izleyen tek türkler olarak, maçı birden şahsi meselemiz haline getirdik, almanlar böğürdükçe onlara uyuz olduk, galatasaray'ın kazanmasını sadece birer galatasaraylı olarak değil almanlar sussun diye de istedik. maçın sonlarına doğru kalbim küt küt atmaya başladı ki, uzun zamandır futboldan heyecanlanan biri değilim. (ha arada fener şampiyon olamaz, biz oluruz orası ayrı :)) allahtan rezil olmadan kurtardık paçayı, tabii dayak da yemedik bu da önemli bir nokta!

golümüzü de saymadılar zaten...

yaptığım bufferların tarifini de yakında vericem, herkes evinde blue native gel yapabilecek; bu da benim seçim vaadim, hadi bakalım.
----

bi de şöyle bişey var:

ODTÜ Devrim Stadyumu'nun “D”sinde Buluşup “EVRİM”e Sahip Çıkıyoruz!

canları istiyorsa evrim olmasın ama tarafsız bilim olsun!

8 Mart 2009 Pazar

three o'clock blues


uzuun süredir yazamayışıma bir açıklık getireyim dedim: mezun oldum, master başvurularımı yaptım, vizeye başvurdum, eşyalarımı toparladım, gastwissenschaftler olarak heidelberg'teyim. buraya göre büyük sayılabilecek bir evde güzel yemekler yapan ev arkadaşımla, internet bağlantımla, zahmetsiz hayatımla mutluyum. hocam şimdilik süper bir insan olarak gözüktü gözüme, 35 yaşında çıtır görünümlü, halden anlar biri, tabii deneylerime karışıp bana kızmaya başlayana kadar:) arkadaşlarım bıraktığım gibi, belki biraz yaşlanmışlar, ee doktora hayattan bezdiriyor tabii insanı. geçmiş yıllardan konuşurken '2 hafta üstüste gece çıkmış mıydık yaa, vay be' dedi birisi, ben ilk gelişimde hiçbir haftasonu uyumamıştım! ilk haftasonumda da tabii ki 3'ten önce eve gelmedik.

deneylerime boğulana kadar mutluyum, sonra da kafam çok meşgul olacağı için başka bir şeyi düşünmeye vaktim kalmayacak, haftasonları da beynimi uyuşturmanın bir yolunu elbette bulacağım. şimdilik bu ev temizliği ve bulaşık olsa da!

vengeance is mine