8 Ekim 2008 Çarşamba

run lola run


mideme gelip oturan en büyük yumru birşeylere bağlı olma durumu sanırım. henüz ben bile ne olacağını tahmin edemezken, geleceğimi elimde olmadan mecburiyetlere bağlamak. ve bir kontrol manyağı olarak bir süre sonra geceleri uyuyamaz, sinirden titremeden duramaz hale gelmek.

kendimi bile bile bağladığım para kazanabileceğim bir proje, nispeten iyi bir hoca: şimdi koşarak kaçmak istiyorum! şu proje bi çıksın da ilk paramı kazanayım derken, içten içe çıkmasa da başka bi yere gitsem diyormuşum meğer. hoca beni ayak işleri için danimarka'ya yollamaya kalktı, telefonlarına çıkmadığım gibi geri de aramadım. kendime hatırlatmalıyım: bu benim b planımdı zaten, b planı hazırda durmalı!

giderim alışığım gitmelere desem de bilinçaltımda bir zayiat olduğu kesin. yoksa güzelim heidelberg'i rüyamda bozkır sarısı, en alakasız olduğum insanlarla dolmuş olarak görür müydüm? üstüne bir de lise matematik hocamın verdiği cell dersinin (!) sınavından haberim yokmuş ve ben rapor alabilmek için sürüm sürüm sürünüyormuşum. zaten heidelberg de rüyalarda artık.

ya ben çok uzun bir tatil yaptım ve içimde zerre kadar istek kalmadı çalışmak için, ya da hepsi ankara'nın kasvetinin suçu. seneye ankara'daysam bilin ki tüm çabalarım sonuçsuz kalmış buraya mahkumumdur, ya da paraya ruhumu satmışımdır. iç sıkıntımı hiç bir şeye değişemiyorum ama.

ankara'da geçen gece sayısı: 2 , uykusuz geçen gece sayısı: 2.

Hiç yorum yok: