sonraki günler spor yapmış olmanın verdiği dayanılmaz hafiflikle kendimizi tatlıya verdik:
herkes de tabaklarımızın desenini öğrenmiş oldu böylece
cumartesi 'yabancılar meclisi' seçimlerinde oy toplamak amaçlı bir panayır vardı, darbukalı fransız-arap müzikleri eşliğinde türk yemeklerinin tadına vardık. yurtdışında olup da bu kadar çok türk yemeği yiyebiliyor olmama ben bile şaşırmaya başladım, daha geçen hafta türk gecesi vardı çünkü.
'bar geceleri'nden vazgeçtim demiştim ya, şaka lan şaka. cumartesi gecemiz yemekhanede topluca örovizyon izlemekle başladı. v. hadise'nin kesinlikle birinci olacağına inanıyor ama 'yeterince gurbetçi var onlar oy göndersin yeter' diyordu. bense pek bir chase crawford benzeri alexander rybak'a salyalar akıtır, şarkısını mırıldanır haldeydim. g. her zamanki gibi 'çıtır diye sevdin dii mi' diye benimle dalga geçiyordu, halbuki 86lıymış çocuk. netekim birinciliği de kaptı. çok güzel diye şişirdikleri hadisenin yerine barbie bebek 2., uzuun bacaklı dansedemeyen kız 3. oldu.
biz oylamaları beklemeden arkadaşın doğumgününe gittik, bir süredir yaptığımız gibi masanın yarısı ile hiç konuşmadık. bazı insanlar 'grup' olduklarına karar vermişler çünkü. bir grup pmsli kız olarak tatlı yemeye ihtiyacımız olduğuna karar verip gecenin 1'inde tatlı yemeğe gittik, muazzam 'apfel strudel' ve 'flammkuchen mit nutella'ları mideye indirdik.
yediğim yemekler - yaktığım kaloriler anafikirli bir entarinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız sevgili okur, yaktığım kalorilerin fazla olması dileğiyle, esen kalın.
cumartesi 'yabancılar meclisi' seçimlerinde oy toplamak amaçlı bir panayır vardı, darbukalı fransız-arap müzikleri eşliğinde türk yemeklerinin tadına vardık. yurtdışında olup da bu kadar çok türk yemeği yiyebiliyor olmama ben bile şaşırmaya başladım, daha geçen hafta türk gecesi vardı çünkü.
'bar geceleri'nden vazgeçtim demiştim ya, şaka lan şaka. cumartesi gecemiz yemekhanede topluca örovizyon izlemekle başladı. v. hadise'nin kesinlikle birinci olacağına inanıyor ama 'yeterince gurbetçi var onlar oy göndersin yeter' diyordu. bense pek bir chase crawford benzeri alexander rybak'a salyalar akıtır, şarkısını mırıldanır haldeydim. g. her zamanki gibi 'çıtır diye sevdin dii mi' diye benimle dalga geçiyordu, halbuki 86lıymış çocuk. netekim birinciliği de kaptı. çok güzel diye şişirdikleri hadisenin yerine barbie bebek 2., uzuun bacaklı dansedemeyen kız 3. oldu.
biz oylamaları beklemeden arkadaşın doğumgününe gittik, bir süredir yaptığımız gibi masanın yarısı ile hiç konuşmadık. bazı insanlar 'grup' olduklarına karar vermişler çünkü. bir grup pmsli kız olarak tatlı yemeye ihtiyacımız olduğuna karar verip gecenin 1'inde tatlı yemeğe gittik, muazzam 'apfel strudel' ve 'flammkuchen mit nutella'ları mideye indirdik.
apfel strudel
flammkuchen mit nutella
flammkuchen mit nutella bildiğimiz nutellalı ekmek olsa da apfel strudel tanışılması gereken bir lezzetmiş, keşfettiğime o kadar memnun oldu ki fotoğraflarını çekmeyi unutmuşum.
tatlı yiyince uyku bastırdı tabii, marstall'deki partiye gitmekten vazgeçip uslu uslu evimizin yolunu tuttuk. uslu bir kız olursak şirinleri görebileceğimiz gibi dönüş otobüsünde yakışıklı italyanlarla da tanışabiliyormuşuz meğer. sarhoş toplayan moonlinerda ayakta gitmeye çalışırken, g.nin yanında duran çocuk birden onunla almanca konuşmaya başladı, meğer kimya okuyormuş, g önceden çocuğun asistanlığını yapmış, kötü de bir not verdiği için pek yüzü olmasa da konuşmak durumunda kalmış. çocuğun aksansız bir almancası olduğu için ben alman sandım, pek yüz vermedim başta ama ''bir alman'a göre pek de konuşkan, allah allah'' diye de içimden geçirmedim değil. neyse muhabbet ingilizce'ye döndü, konuştuk ettik, çocuk inince g. 'italyan'dı çocuk, yazdı da, niye yüz vermedin?' diyince, ben de 'allah seni naapsın, insan baştan söyler, gitti güzelim italyan!!' diye azarladım. bilmeyenler için söyleyeyim, kızlar arasında italyan erkekleri diyince sular durur, en azından benim arkadaşlarım için böyle. neyse hayallerimi bir başka moonlinera erteledim, bakalım.
tatlı yiyince uyku bastırdı tabii, marstall'deki partiye gitmekten vazgeçip uslu uslu evimizin yolunu tuttuk. uslu bir kız olursak şirinleri görebileceğimiz gibi dönüş otobüsünde yakışıklı italyanlarla da tanışabiliyormuşuz meğer. sarhoş toplayan moonlinerda ayakta gitmeye çalışırken, g.nin yanında duran çocuk birden onunla almanca konuşmaya başladı, meğer kimya okuyormuş, g önceden çocuğun asistanlığını yapmış, kötü de bir not verdiği için pek yüzü olmasa da konuşmak durumunda kalmış. çocuğun aksansız bir almancası olduğu için ben alman sandım, pek yüz vermedim başta ama ''bir alman'a göre pek de konuşkan, allah allah'' diye de içimden geçirmedim değil. neyse muhabbet ingilizce'ye döndü, konuştuk ettik, çocuk inince g. 'italyan'dı çocuk, yazdı da, niye yüz vermedin?' diyince, ben de 'allah seni naapsın, insan baştan söyler, gitti güzelim italyan!!' diye azarladım. bilmeyenler için söyleyeyim, kızlar arasında italyan erkekleri diyince sular durur, en azından benim arkadaşlarım için böyle. neyse hayallerimi bir başka moonlinera erteledim, bakalım.
yediğim yemekler - yaktığım kaloriler anafikirli bir entarinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız sevgili okur, yaktığım kalorilerin fazla olması dileğiyle, esen kalın.