geçtiğimiz ay içinde iki intihar vakası oldu burada. kimimiz şaşırdı bir anda üstüste haberlerin gelmesine, kimimize göre 'beklenen' bir şeydi. intihar edenlerden biri malesef öldü, diğeri psikolojik destek alıyor sanırım.
bilim hayatının insanı yalnızlaştırdığı bir gerçek. tüm zamanını labda harcayınca başka bir şeye ayıracak zamanı kalmıyor insanın. ne kendine ne de başkasına. e çalıştığı yerde de mutlu değilse tutunacak dalı kalmıyor. şimdi burada 'zayıf kişilik vs' argümanıyla geleni kızılcık sopasıyla döverim söyleyeyim. akademi iş dünyası gibi değil, bel altından vurmaya çok daha müsait. hocaların bir çoğu kendilerini tanrı sandıkları için yaptığınız işi eleştirmek yerine sizi aşağılamayı uygun görüyorlar. bütün hayatını, bilgi birikimini yaptığı şeye yönlendirmiş birine o yaptığı şeyin kötü olduğunu, dahası kendisinin de 'gerizekalı' olduğunu söylediğinizde tüm dünyası yıkılıyor. bunun bu kadar hardcore olmasına bile gerek yok, masterda bile sabah 8-10 ders, 10-21 lab, en fazla yarım saat yemek molası, lab raporları, sınavlar, sunumlar derken insan kendini kaybediyor. hele ipin ucu kaçarsa bir bakmışsın sonsuz bir boşluktasın. sonra geceleri uyumayıp rapor yetiştir kolaysa. gündüz ölü gibi gez, sunumları tek gözün kapalı dinle. yanında sana destek olacak birisi de yoksa depresyonlardan depresyon beğen.
o intihar eden kızı çok iyi anlıyorum. ilerisi daha iyi olur diye zombi gibi yaşamaktan yoruluyor insan bazen, ilerisi daha iyi olmayacaksa neden yaşayasın? sağlık değil, şu dünyada en önemli şey akıl sağlığı ve mutluluk. bencil olup akıl sağlığını korumaya yönelik hareket etmek lazım.
kendime yeni bir hayat kurmaya karar verdim burada, artık benden çok uzakta kalmış şeyleri özlemekten yoruldum. beni aramayan insanları, anlamayan insanları, beni olduğum gibi kabullenemeyen, yargılayan insanları geride bırakıyorum. ileride sitem edecek olanlara da bu günleri hatırlatıp 'neredeydin?' diye sormayı bir borç bilirim. günaydın, dönmüyorum ben.