25 Kasım 2010 Perşembe

i stumble, stumble down from what was mine

bayramlara dair en net hatırladığım şey, kat kat etekli renkli elbiselerimle dedemin kucağında bir prenses edasıyla oturuşum. her seferinde anlattığı masallar, sorduğu bilmeceler... dedemin ölmeden önceki zamanlarını hatırlamaya çalışıyorum, hatırlayamıyorum nedense. varsa yoksa kucağında oturup şımardığım bayramlar, babaannemin minicik yaprak sarmaları.

bayramda uzak olmak hüzünlü ama hüzün uzaklıktan mı yoksa ortada bayram olmamasından mı geliyor bilmiyorum. bayramlar hep bir sinir harbidir bizde oysa, babam sürekli geç kalıyoruz diye bize kızar, ben kesin daha banyo yapıp süsleneceğimdir, annem babama söylenir 'sabahın köründen akşama kadar dikiyosun bizi o evde' diye. evet, bildiniz annem zerre hazzetmez kaynanasından. yine de bayramdır işte, herkes toplanır, ne zamandır görmediklerin görülür, kuzenlerle dedikodu yapılır, erkenden kaçıp bi yerlere gitmenin yolları aranır. içinde olunca eziyet gibi gelen, olmayınca özlenen bir ritüel.

dedem vefat edeli yıllar oldu, babaannemse hastanedeydi bu bayram. babam bayram gecesini onun yanında geçirdi, bi garip işte. düşünüyorum, o da vefat ederse ne bayramda toplanılacak bi yer olacak, ne de bayramlaşılacak pek bi kimse. yine de, kendi bayramlarımızı yaratacağız ilerde...

---

Hiç yorum yok: