24 Ağustos 2011 Çarşamba

whole again


kapıdan içeri giriyorsun. uzun zaman olmuş görüşmeyeli. her seferinde olduğu gibi, bir elini kolunu nereye koyacağını bilememe durumu var. ''özlediğim adam bu'' ama o kadar zamandır dokunmamışsın ki. ayakkabılarının bağcıklarını çözüyorsun yavaş yavaş, ceketini asıyorsun portmantoya. hala geçmemiş üzerindeki becerisizlik hissi. ayakta duruyorsunuz öyle. gerginlik. o ana kadar neler birikmiş içinde, neler düşünmüşsün yol boyu, ağzını açıp tek kelime etmek bile zor geliyor. kafanı kaldırıp yüzüne bakıyorsun sonra, gözlerinin ifadesi değişiyor, alışılmış yabancılık hissi kayboluyor. yaklaşıp sarılıyor sıkı sıkı, bir süre nefes bile almadan sadece sarılıyor. kokluyor sonra derin derin, kokluyorsun, ağır hüzün karışık hep o kokuya. doya doya koklayıp öpünce dağılıyor ancak o hüzün, dilin çözülüyor. başını dizine yaslayıp konuşuyor da konuşuyorsun. durmak istediğin nokta burası, onun yanı. huzur bu, sevgi bu, özlem bu.

---

Hiç yorum yok: