30 Kasım 2008 Pazar

wakin up in cascade dreams


rüyamda yine Heidelberg'i gördüm bu gece. bu sefer mülakat için gitmişim, küçük bir odada eski supervisorım ve saçları yapılı 'klasik öğretmen tipli' yaşlı bir kadınla konuşuyoruz. mülakat nedense ayakta, onlar bir bankonun arkasında oturuyorlar ben önlerinde ayakta duruyorum. supervisorım şaşırtıcı bir şekilde cadılık yapmıyor bu sefer, yardımcı olmaya çalışıyor. şimdiki projemi anlatıyorum onlara ama yaşlı kadın inatla eski projeyle ilgili sorular sorup beni sıkıştırıyor. biraz uğraştıktan sonra da olsa bütün sorulara cevap veriyorum, arada anlamadığım soruları tekrarlattırdıkça kadının suratı asılıyor. (hatta RNA interferencemış bi sorunun cevabı) mülakat bittikten sonra yaşlı kadınla başbaşa kalıyoruz, 10 puan kırmış benden! 'neden?' diye soruyorum, 'zor cevap verdin' diyor. seçilme şansımı sorduğumda 'zor' diyor, benden başka (nedense?) Konya'dan gelen bi Türk daha varmış. kadına yalvarıyorum alsınlar diye, nedense seviyor kadın beni, 'çalışırım' diyor ama o aldığım puanla zor. yalvarıyorum, yalvarıyorum, ağlamaya başlıyorum...

ve uyanıyorum. kendimi berbat hissederek.

bu rüyanın bir de İngilizce geçtiğini düşünürseniz anlarsınız sanırım Heidelberg'in bende ne büyük bir takıntı haline geldiğini.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

bence bir gün tekrar yolun düşecek senin oralara canım.. ama hatırla ki bir yeri güzel yapan insanlardır. sen ordaki insanları sevdiğin için bağlandın oraya.

tıpkı ankara gibi.. ilk geldiğinin 2-3 senesi ne çok sevmiştin. sonra burdaki dostların dağıldı bir yerlere. şimdi ankara dar gelmeye başladı sana.. aynı onun gibi..

kıssadan hisse: mekanın önemi yok. hayatın tadını veren insanlar.. sevdiğimiz insanlar..