22 Aralık 2008 Pazartesi

sisler hiçte bitmez insanoğlu hep yer ister


bugün endokrinoloji dersinde şu konuyu tartıştık. ingiltere'de bir çift, babanın ailesinden göğüs kanseri geni (BRCA1) geldiği ve ailedeki kadınlar genç yaşta göğüs kanserinden öldükleri için, tüp bebek yöntemiyle (in vitro fertilization) kansere yol açan genin olmadığı embryoların seçilmesi ve rahme yerleştirilmesiyle bir çocuk sahibi olacaklarmış.

tüp bebek yöntemini bilmeyenler için açıklayayım: anneden alınan birden fazla yumurtanın, her bir spermin bir yumurta içine enjekte edilmesiyle döllenmesi sağlanır, gelişiminin belirli bir süresini tamamlayan embryo (en fazla 3 sanırım) anne rahmine yerleştirilir, kalan embryolar aile isterse ilerideki prosedürler için saklanır, ya da atılır.

ingiltere'deki olayda ise, embryolar rahme yerleştirilmeden önce bir taramadan geçirilip, kanser genine sahip olmayan embryo seçilmiş.

tartışılan durum tabii ki bu prosedürün etik olup olmadığı. bence her hangi bir gende değişiklik yapılmadığı, ya da çin'de yapıldığı gibi sadece erkek embryolar seçilmediği için gayet tabii etik. motomot düşünce sistemlerinden dolayı bazı insanların 'takdir-i ilahi' deyip çok büyük bir ihtimalle kanser olacağı bilinen çocuklar doğurmaya gönüllü olacaklarını biliyorum, ancak bir çocuğu ömür boyu sürecek bir acıya mahkum etmenin vebalinin daha büyük olduğunu düşünüyorum. bu düşünce yapısıyla yaşayanlara da hasta olduklarında doktora gitmemelerini, ilaç almamalarını, doğum kontrolü uygulamamalarını, her şeyi yaşayıp görmelerini ve öyle ölmelerini salık veriyorum.

benzer tartışmalar kürtaj konusunda da oluyor. bir kısım embryonun oluşumundan itibaren canlı sayıldığını savunurken, doktorlar embryoyu 20 haftaya kadar canlı saymıyor. burada aklıma şu soru takılıyor, anne rahmindeki embryo canlıysa tüp bebek yöntemiyle oluşturulan embryolar neden sayılmıyor? eğer onlar da canlı sayılıyorsa, o zaman oluşan embryoların hepsinin anneye nakli yapılmalı, kadın 20 çocuk yapamayacağına göre bu naklin düşükle sonuçlanması beklenmeli, mi? peki çocuksuzluk da gayet takdir-i ilahi olabileceğine göre, çocuksuz çiftler niye tüp bebek merkezlerine koşuyor?

genetik hastalığı olduğu tespit edilen embryoların kürtajla alınması benim gözümde 'doğanın eksik yaptığı işin tamamlanması'. çünkü down sendromu gibi hastalıklı embryoların büyük çoğunluğu, gelişimin erken evrelerinde düşükle rahimden atılır. bu hastalıkla doğan çocuklar bu kontrol noktasından kaçmış olanlardır. kürtajla yapılan şey bu kontrol noktasını insan eliyle yerine koymak. (ayrıca survival of the fittest!) ben de kürtajı her hangi bir hastalığın tedavisinde olduğu gibi bir tedavi yöntemi olarak görüyorum.

yalnız kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olmadığını belirtmekte fayda var. yine de ülkemizde tecavüze uğrayan ve hamile kalan, veya istemeden doğurduğu çocuğunu satan ya da çöp tenekesine atan bunca insan varken, biz daha bu vahşetin önüne geçememişken, en azından çocukların perişan olmaması için kürtaj hakkındaki bu önyargının kırılması lazım.

gönül istiyor tabi, birbirini seven çiftler sağlıklı çocuklar doğursun, bir ömür boyu birlikte yaşasın ancak dünya koşulları çok farklı yollara itiyor insanı. elimizden gelen cahil olanları bilgilendirmek, belki biraz doğum kontrol yöntemlerinden bahsetmek ve bilimadamlarının çalışmalarını desteklemek.

arabistan'da kız çocuklarının diri diri gömülüp öldürüldüğü zamanlardan, çin'de erkek embryolarının seçildiği zamanlara geldiğimize göre, bir arpa boyu da olsa yol katetmişiz demek ki!

---
embryoların çöpe atılması yerine stem cell research'te kullanılmasını destekliyorum tabii ki.

2 yorum:

cyber dedi ki...

İyi günler,
ben zeki, çevik ve ahlaklı embriyolar sipariş etmek için gelmiştim...


Şaka bir yana, geçen sene bu zamanlar bilim-kurgu romanlarıyla kafayı bozduğum zamanlar benim asıl merak ettiğim ve kafama takılan soru şuydu:

(hypothetically) Çin'de Rusya'da ya da ne bileyim Kore'de birileri tarihin başarılı figürlerini klonlamıyorlar mıdır? Yani bundan 20 yıl sonra başarılı yeni Çinli bir Einstein'ımız ya da kıymeti bilinmeyen öncekinden çok daha uzun yaşayacak ve bir çok eser verecek Kore'li bir Mozart'ımız olması ihtimali nedir acaba? Fena mı olurdu hani, doyamadığımız pek çok sanatçı yüzyıllar boyu eserler vermeye devam ederdi, bilimde de ciddi bir sıçrama olurdu hani... :P


Hımm böyle bir dünyada ben kimi sipariş ederdim?.. Büyük ihtimalle Hitler isterdim bir tane, sonra da günde üç posta dayak atardım hehehe... :))

drops of jupiter dedi ki...

zeki, çevik ve ahlaklı embryo oluşturmanın yolunu henüz bulamadılar ama bulurlarsa yapacaklarından eminim.

çin'de el altından bir sürü iş dönüyor ama bildiğim kadarıyla henüz insanda anlamlandırılan çok az gen var, hadi bu zeki olsun demek kolay değil.

bir de, birebir klonlama yapılsa bile 'nature vs nurture', sana hitler'i verseler o çocuk dayak yiye yiye başka bişey olur =)