16 Haziran 2009 Salı

you don't owe nothing to me, but to walk away

ruh halim bu kadar değişken, kafam bu kadar dağınıkken ne yazsam bilemiyorum. 3 ay sonunda epey bunalmış bir halde tatile gittim türkiye'ye, herkesi çok özlemiş olarak, herkesin gözlerinin içine tek tek bakıp bir 3 ay daha yetecek anı toparlamaya gittim. ancak hesaba katmadığım bir şey vardı, ben gidince insanlar da benden gitmişti. güya en yakın arkadaşlarımdan biri, ben almanya'dayken bir kere 'nasılsın?' demek şöyle dursun, evine gittiğimde odasının kapısını açıp 'hoşgeldin' bile demedi. ikili ilişkilerde hatayı hep kendimde ararım ama göz göre göre de kendimi suçlayamayacaktım bu sefer. yine de ben burada herkesten uzaktayken nasıl olduğumu bilmeyenler yanlarında olmamakla suçladılar beni. düşündüm, hala da düşünüyorum; uğrunda savaş vermeye değerler mi, yoksa ben de dedikleri gibi bundan sonra kendi yoluma mı bakmalıyım?

özleyerek gitmiştim türkiye'ye, belki dönmeye karar veririm diye gitmiştim, anladım ki dönmem için hiç bir sebep kalmamış. heidelberg'te mastera kabul aldım, sevinemedim bile.

halbuki ben insanların hayatınızdan gidebileceğini; ailelerin, eşlerin, sevgililerin, arkadaşların kendilerine farklı hayatlar kurabileceğini kabullenmiş, hoşgörmeye bile başlamıştım. düzenler yıkılabilir, yeni düzenler kurulabilirdi bana göre. yeter ki insan kendine ihanet etmesindi. bir yanım düzene alışmak, bağlanmak isterdi de öbür yanım o düzenleri bozardı, bir yere alışmaya başlayınca anlardım ki gitme vakti gelmiş. belki de insanlar eninde sonunda gidecekler diye kendi ellerimle koparırdım tüm bağları. yine de bu sefer içime oturdu bir şey. belki bu gidişin kolay kolay dönüşü olmadığını bildiğimden, belki bu sefer gitmek değil de kalmak istediğimden. en çok da insanlara verdiğim emeğe acıdığımdan, emeklerimi bu kadar kolay çöpe atmak istemediğimden.

düzen bozup yeniden kurmak kişisel tarihimi silmek demek biraz da. yeni bir yer, yeni arkadaşlar, yeni bir ben. ancak sile sile hafızamı da kaybettim sanki. eskiden nasıl olduğumu, hayatın nasıl olduğunu konuşacak kimsem yok. hatırlatacak kimsem yok. bu da beni köksüz bir ağaç yapıyor. şimdilik iki sene daha heidelberg'teyim, ondan sonra biliyorum ki yine gideceğim. ancak kendimi yeniden anlatıp, yeni bir düzen kuracak gücüm olur mu bilmiyorum.

---
mayıs başı odtü'de şenlik zamanıdır. biz de evde oturup yeni türkü'den 'dönmek' dinleyip ağladık bu mayıs.

all rights reserved to me

2 yorum:

cyber dedi ki...

Gösden ırak olmakla alakası yok bence bu durumun, dostluklar da pragmatist oluvermiş artık...

drops of jupiter dedi ki...

insanların gelip geçici oldugunu kavradım da, böylesi de ağır geliyor.