annem çalıştığı için bakıcılarla, kreşle, ana okuluyla geçti çocukluğum. bir gün annem kardeşimle beni aslında alt kalt komşumuz olan bakıcıya yolladı, ama yalvarmışız o gün ona gitme diye. 'siz gidin ben de çorabımı giyip geliyorum' dedi, biz usulca gittik tabi, oturduk bekliyoruz bekliyoruz annem gelmiyor! o gün herhalde büyük bir düş kırıklığıydı benim için.
kreşte bizi öğle uykusuna yatırırlardı, nefret ederdim o yüzden. güzel bir bahçesi, salıncakları vardı, bir ara çok hastalandığım için uzun süre bahçeye çıkamamıştım diye hatırlıyorum. gözümün önünde kopuk kopuk görüntüler var; yılbaşı arefesi bize küçük renkli kutular vermişler, sonra noel baba gelmiş hediyeler dağıtmış, bütün kız çocukları bebek alırken benim yürüyüp ışıklar saçan bir robotum olmuş herkes elimden almaya çalışmıştı çığlık çığlığa. bunun üzerine ben tabi noel babaya inanmaya başladım taa ki annemler 'biz aldık o hediyeyi, sana versinler diye verdik' deyinceye kadar. bir de salopetim vardı kreşteyken, çok çişimin geldiği bir gün askılarını çıkarmayı bir türlü beceremeyip altıma yapmıştım. (neymiş küçük çocuklara giydirilmeyecekmiş böyle şeyler)
anasınıfına annemin çalıştığı okulda devam ettim, şişman sarışın bir örtmenimiz vardı, çocuksun napıcan işte her gün hamurdan hayvanlar yapar, boyama kitapları boyarsın di mi? ben onların dışında bir de sınıftaki çocukları sopayla kovalardım, sonraları bu iş annemin öğrencilerini sopayla kovalama ve mahalledeki erkek çocuklarla kavga etmeye kadar vardı.
aklıma bin türlü görüntü üşüştü birdenbire ama sebeb-i yazım sözlükteki babaların çocuklarına söyledikleri şarkılar başlığı. benim babam hep türk sanat müziği parçaları söylerdi bana, bazen beraber söylerdik. belki de ondan çok severim zeki müren'i. babamaysa, her kız çoçuğunun olduğu gibi çok aşığım :)
müzeyyen senar, meftunun oldum
muazzez abacı, silemezler gönlümden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder