27 Temmuz 2010 Salı

never there


geçtiğimiz ay içinde iki intihar vakası oldu burada. kimimiz şaşırdı bir anda üstüste haberlerin gelmesine, kimimize göre 'beklenen' bir şeydi. intihar edenlerden biri malesef öldü, diğeri psikolojik destek alıyor sanırım.

bilim hayatının insanı yalnızlaştırdığı bir gerçek. tüm zamanını labda harcayınca başka bir şeye ayıracak zamanı kalmıyor insanın. ne kendine ne de başkasına. e çalıştığı yerde de mutlu değilse tutunacak dalı kalmıyor. şimdi burada 'zayıf kişilik vs' argümanıyla geleni kızılcık sopasıyla döverim söyleyeyim. akademi iş dünyası gibi değil, bel altından vurmaya çok daha müsait. hocaların bir çoğu kendilerini tanrı sandıkları için yaptığınız işi eleştirmek yerine sizi aşağılamayı uygun görüyorlar. bütün hayatını, bilgi birikimini yaptığı şeye yönlendirmiş birine o yaptığı şeyin kötü olduğunu, dahası kendisinin de 'gerizekalı' olduğunu söylediğinizde tüm dünyası yıkılıyor. bunun bu kadar hardcore olmasına bile gerek yok, masterda bile sabah 8-10 ders, 10-21 lab, en fazla yarım saat yemek molası, lab raporları, sınavlar, sunumlar derken insan kendini kaybediyor. hele ipin ucu kaçarsa bir bakmışsın sonsuz bir boşluktasın. sonra geceleri uyumayıp rapor yetiştir kolaysa. gündüz ölü gibi gez, sunumları tek gözün kapalı dinle. yanında sana destek olacak birisi de yoksa depresyonlardan depresyon beğen.

o intihar eden kızı çok iyi anlıyorum. ilerisi daha iyi olur diye zombi gibi yaşamaktan yoruluyor insan bazen, ilerisi daha iyi olmayacaksa neden yaşayasın? sağlık değil, şu dünyada en önemli şey akıl sağlığı ve mutluluk. bencil olup akıl sağlığını korumaya yönelik hareket etmek lazım.

kendime yeni bir hayat kurmaya karar verdim burada, artık benden çok uzakta kalmış şeyleri özlemekten yoruldum. beni aramayan insanları, anlamayan insanları, beni olduğum gibi kabullenemeyen, yargılayan insanları geride bırakıyorum. ileride sitem edecek olanlara da bu günleri hatırlatıp 'neredeydin?' diye sormayı bir borç bilirim. günaydın, dönmüyorum ben.


5 yorum:

murat (erkan) dedi ki...

blogunu şans eseri buldum desem dogrudur ve labaratuva ortamının sıkıcılı ve hocaların dik balılıgı ve burnu havadalığı insanı dahafazla strese sokan bir durum ve bende yaşadım dört duvar arasında hızlıca kay bolup giden ama ilerisi için yapaıaln bir çalışma daha iyi yerlere ulaşamak daha iyi şeyler başarmak için yapılan uğraş ve etrafında olup bitenin da hi farkında olmadan gecen bir kaç yıl inanırmısın bir anda kendimi senin yerinde gördüm ve o durmlardan gecen biri olarak sana sabır tavsiye ediyorum umarım istedigin yere çok çabuk ulaşırsın

Pink Freud dedi ki...

"Şu dünyada en önemli şey akıl sağlığı ve mutluluk" demişsin ama akıl sağlığının bi önemi var mı ki onu yitirdiğinin bilincinde olmayıp mutlu olduktan sonra?

drops of jupiter dedi ki...

kime göre neye göre akıl sağlığı mesela? niye illa 2. kişilerin yargılamasına bırakıyoruz? biyolojiyle içli dışlı biri olarak akıl dediğimiz şeyin kimyasal reaksiyonlardan başka bişey olmadığını biliyorum ben. eninde sonunda mutluysan, ve zararın yoksa kimseye, kim karşı çıkabilir ki? yitirdiğin şeyin bilincinde olursan zaten mutsuz olursun, zaten dünyadaki her şeyin bilincinde yaşarsak mutsuz olmamamız imkansız.
ignorance is bliss ve tabii ki:

How happy is the blameless vestal's lot!
The world forgetting, by the world forgot.
Eternal sunshine of the spotless mind!
Each pray'r accepted, and each wish resign'd

Pink Freud dedi ki...

"Ignorance is bliss"cahillik mutluluktur anlamına gelir. Sense dünyada her şeyin bilincinde yaşarsak mutsuz olmamız imkansız diyorsun. Gerçek olan şey insanların yalnızlığı sizi sarsan intihar vb.
Spotless Mind'a da katılmadım katılmıycam çünkü bize acı veren anılar bizi ve geçmişimiz bizi kısıtlar.
Hem biyolojiyle aram iyi diyorsunuz hem de kime göre akıl sağlığı diyorsunuz, bunlar objektif konulardır, "beynin salgıladığı kimyasallarla ilgilidir"i kendiniz yazmşsınız.
Ayrıca söylediğim 2. kişilerle bi alakası yok, benim savunduğum en önemli şeyin mutluluk olduğu ve ne türlü yollarla elde edildiğinin de önemli olmadığı..

drops of jupiter dedi ki...

mutsuz olmamamız imkansız dedim mutsuz olmamız değil. bi daha oku.

savundum dediğin şeyle ilk söylediğin
'akıl sağlığının bi önemi var mı ki onu yitirdiğinin bilincinde olmayıp mutlu olduktan sonra?' çelişiyor mu yoksa ben mi yanlış anladım bi yeri? ben ilk cümleni biraz da akıl sağlığını yitirdiğin halde mutlu olursan önemi olmaz diye anladım sanırım. bilmiyorum,bu aralar pek uyumuyorum :)