24 Kasım 2011 Perşembe
deutscher herbst
26 Ekim 2011 Çarşamba
anne ben anarşist olmak istiyorum
24 Ağustos 2011 Çarşamba
whole again
kapıdan içeri giriyorsun. uzun zaman olmuş görüşmeyeli. her seferinde olduğu gibi, bir elini kolunu nereye koyacağını bilememe durumu var. ''özlediğim adam bu'' ama o kadar zamandır dokunmamışsın ki. ayakkabılarının bağcıklarını çözüyorsun yavaş yavaş, ceketini asıyorsun portmantoya. hala geçmemiş üzerindeki becerisizlik hissi. ayakta duruyorsunuz öyle. gerginlik. o ana kadar neler birikmiş içinde, neler düşünmüşsün yol boyu, ağzını açıp tek kelime etmek bile zor geliyor. kafanı kaldırıp yüzüne bakıyorsun sonra, gözlerinin ifadesi değişiyor, alışılmış yabancılık hissi kayboluyor. yaklaşıp sarılıyor sıkı sıkı, bir süre nefes bile almadan sadece sarılıyor. kokluyor sonra derin derin, kokluyorsun, ağır hüzün karışık hep o kokuya. doya doya koklayıp öpünce dağılıyor ancak o hüzün, dilin çözülüyor. başını dizine yaslayıp konuşuyor da konuşuyorsun. durmak istediğin nokta burası, onun yanı. huzur bu, sevgi bu, özlem bu.
19 Ağustos 2011 Cuma
27 Temmuz 2011 Çarşamba
night breezes seem to whisper
I have always imagined that paradise will be some kind of library. - Jorge Luis Borges
Oradan oraya taşınan ve eşyalarını, en çok da kitaplarını geride bırakan bir insan olarak, yerleşmek bir kütüphane sahibi olmak demek benim için. İnsanın kafasında bir gelecek resmi vardır ya, o resimde duvardan duvara ahşap bir kitaplık, ve kahverengi deri bir koltuk var; düşündüğümde huzur veriyor. En sevdiğim yerlerin de kitapçılar olması şaşılacak şey değil. Özellikle burada, Joker's ve ikinci el kitapçım beni mutlu etmeyi her seferinde başarıyorlar. Dışarıdaki hayattan çok kendi kafasındakine gömülmüş bir insan olarak, fantazi edebiyatı tabii ki favorim.
Kim bilir, belki günün birinde bütün kitaplarım bana geri dönerler, kuşlar gibi.
---
Bu aralar ne okuduğumu da söyleyeyim hadi: George Martin'in A Song of Ice and Fire dizisini okuyorum, Game of Thrones izleyip hayran kalan pek çok insan gibi. En son da King'in Dark Tower serisinin ilk kitabını aldım, sırada bekliyor.
ella& james dream a little dream
4 Temmuz 2011 Pazartesi
viyana hatırası
eski sevgiliden geriye kalanlar
yıllar geçer, eski sevgiliden bağımsız olarak içselleştirilir bu eşyalar. hediye edilen bluz, kolye, küpe; ilk başlarda büyük anlam yüklenen çoğu şey artık anlamsız ama yıllardır senin olan şeylerdir. çok uzun süre beraber olan insanların birbirlerinin hatıralarını sahiplenmesi gibi, nesneler de sahiplenilmiş ve yeni bir tarihe kavuşmuştur hafızada. çekmecede duran ve pekala ankara'da bir pazardan almış olabileceğin fular, o zamanki sevgilinin cunda'dan aldığı bir şey olabilir, üzerinde durup düşünmeden hatırlayamazsın. bazen yeni sevgili için kıskançlık objesi olur ama, nesnelere anlam yüklemenin bir anlamı yoktur.
1 Nisan 2011 Cuma
bir e-pasaport macerası
pasaport için konsolosluğa başvurmanın bir dezavantajı var, pasaportu almak için tekrar gitmek gerekiyor. pasaport belki ucuz ama astarı pahalıya geliyor böylece, başka bir şehirden git gel derken o günün hepsi de ölüyor. üstelik, başvururken randevu alınıyor ama teslim için randevu yok, mecburen sıra numarası alıp bekleniyor saatlerce. ki ben gittiğimde 200lü numaralardaydı teslim sırası. gelen maile göre pasaportum türkiye'den yola çıkmış, artık ne zaman alabilirim, orası kıfsmet.
yeşil pasaporta dair bir not: ben 25 yaşı dolduruncaya kadar kullanılabiliniyor sanıyordum, ki bir problem de çıkmamıştı ancak memura göre 25e girince teslim etmek gerekiyormuş çoktan pasaportu. kendisiyle aramda duygusal bir bağ vardı ama napalım, en azından bir 10 sene kafam rahat.
1 Mart 2011 Salı
#blogumadokunma
çok mu uzak görünüyor? telefonla konuşurken yanınızdan geçen bir polis silahını çekip vurabiliyorsa sizi, afiş asarken yakalanıp sağ girdiğiniz karakoldan ölünüz çıkabiliyorsa, sırf düşünüp yazıyorsunuz diye sırtınızdan vurabiliyorsa kimi 'kahramanlar', blog yazıp fikrinizi beyan ediyorsunuz diye kapınıza bir gün birilerinin dayanmayacağını nasıl garanti edebilirsiniz?