14 Mart 2013 Perşembe

leyla gencer

doğduğumuz yere mi aitizdir hep? kesinlikle öyle mi? sen şarkı söylemek istiyorsan mesela, başka dillerde söylemek istiyorsan, niyeyse diyelim ki canın söyle çekmiş, evin neresidir o zaman?
şarkı söylemeden de yapamayacaksın diyelim ki... diyelim ki şarkı söylemediğinde boğulacak gibisin... ait olmakla boğulmak arasında kalmışsın... mesela. ne yapacaksın o zaman? evini taşıyacaksın. evin de öyle alınıp taşınamaz. derleyip toplayıp, küçük bir çıkın yapıp kalbine koyacaksın.
derlenip toplanıp gideceksin. şarkılarını söyleyeceksin. çünkü başka çaren yok. ama sonra şarkılardan önce bitiyor hayat. hep öyle olur. kalbinin içindeki çıkın çıtırdayarak açılacak. döndüğün ev bileceksin ki artık o senin bıraktığın ev olmayacak. evin kalbinin içindeki çıkında dertop olmuş eve hiç benzemeyecek. 

o zaman diyeceksin ki işte ‘küllerimi dökün evime, evimin sularına’. dünyanın en güzel şarkılarını söylemişsin, perde inmiş. küllerin evine gelecek, sulara dökülecek. balıklar belki o gece sessizce şarkı söylemeyi öğrenecek. ertesi gün tülümsü bir buğu olacak boğaz’ın üzerinde.

Hiç yorum yok: