bir mersinli olarak, sıkmayı insalara anlatmakta güçlük çektim hep. bana göre dürüm şeklinde olan şey sıkma, ama ankara'da sıkma de de gör bakayım üzerine çevrilen boş bakışları. sıkma almak istediğimde ne söyleyeceğimi öğrenemedim hiç, bazlama diyorum, ı-ıh o başka bişey, dürüm diyorum etli bişeyler anlaşılıyor, en yakın kelime gözleme sanırım, o da ağzıma yakışmıyor bir türlü. hem gözlemeyi hazır yufkayla yapıyorlar, içinde de tatsız bir çökelek.
yazlık sahillerinde teyzeler bi bacaklarını kırıp bi bacaklarını sıkmayı pişirdikleri tandırın yanına uzatıp yaparlar bunu; denizden çıkar acıkır alırsın, gözün teyzenin çatlamış, yol yol olmuş topuğuna ilişir, tereddüt edersin bi saniye, sonra mideye indirirsin. tabi en güzeli anne sıkmasıdır, anne açar sen pişirirsin tavada. sen çok pişmiş seversin anne kızar 'çok pişirme sertleşiyor kuruyor, aman öf yakmışsın yine' diye. patatesli olanı bence 'karbonhidrat içinde karbonhidrat' ama her türlü gideri var sıkmanın. ha bi de fanta bunun yanında pek gitmiyor, o hamur ağızda acı bir tada dönüşüyor nedense; ayran güzeldir, şalgam candır.
bir de açık ekmek meselesi var, incecik yapılan, kuru saklanıp ıslatılarak yenilen ama ona girmiyorum hiç. *
14 Mart 2013 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder