11 Haziran 2008 Çarşamba

hayat!

bazı durumlar vardır, mantığınız başka şey der, kalbiniz başka. geleceği tahmin etseniz bile konduramazsınız bir türlü. aklınızdan geçer de dilinizden geçmez, geçince de siyaha keser diliniz, yüreğiniz. konuşursunuz, mantıklı mantıklı, evet ya böyle der rahatlarsınız. sonra gene bir şarkı çalar, gene süzülür yaşlar gözlerinizden.

üzgündüm, ağlayamadım bile önce. sonra su damlalarına saklayıp göz yaşlarımı, gizli gizli duşta ağladım, hıçkırarak. büyük bir boşluktu içimdeki, kapkara. zehrim aktı ağladıkça, mantığım bi kenarda zıplamaya başladı. derse verdim kendimi, uzun zamandır yapamadıklarımı yaptım. boşluğu doldurmaya çalıştım kendimce.

sonra bir an geldi, bir düşünce saplandı beynime. olur ya, belki geri dönüşü vardır diye. içimi yemeye başladı; dersi dinleyemez, yanımdakini dinleyemez, en önemlisi kendimi dinleyemez oldum. gereksiz umut böyle bir şey işte, insanı kemirmekten başka bir şeye yaramaz. konuştum, konuştuk; gereksiz umudum dibi boyladı. biraz daha açıldı zihnimin karanlıkları.

yine de ağlamak iyiydi, bırakayım aksındı biraz daha zehrim. hem ben acı çekmeyi sevmez miydim, çünkü gerçekten bir şey hissedebildiğimi anladığım zamanlar acıyla doluydum. sevgiye bağışıklığı oluyor insanın zamanla, orda dursa bile fark etmiyorsun artık, ama acı öyle mi? geliverince kaplıyor hayatını, silinmeden duruyor olanca haşmetiyle orada.

tamamen ağlatma amaçlı bir playlist yaptım kendime, hatırlarla dolu şarkılar koydum bolca. gurbi'mi aldım sarıldım, ağladım ağladım; sonra bir baktım artık ağlayamaz olmuşum. anladım o zaman, o boşluk çok da büyük değilmiş.


laba verdim kendimi, 8'lere 9'lara kadar çalıştım. ve iyi haberler aldım, farklı umutlarım olmasını sağlayan. boşluğu başka bir şekilde dolduruyorum yavaş yavaş, yine de bir yerlerde bir umut saklıyorum. ''sana söz yine baharlar gelecek, sana söz ışık sönmeyecek''

hayat denen şey de bu değil mi zaten; boşluk açılır, boşluk dolar...


Hiç yorum yok: