11 Haziran 2008 Çarşamba

metafor



mutant farelere benziyor insanlar. deliklerinden çıkmış ortalıkta koşuşturan rengarenk farelere. bu kadar fare hangi delikte saklanıyormuş diye soruyorsun kendine. bir amaçları var mı, yoksa sadece dünyanın kaynaklarını tüketmekle mi meşguller?

tuzlada bilmem kaçıncı işçi ölüyor, sadece bir istatistik olarak. ekmek parası peşindeki bi seyyar satıcıyı, bir çimento kamyonu ezip geçiyor. parçalanıp dağılmış tahtaların ve tekerleklerin arasında ilerlerken önce et parçalarını görüyorsun, insan vücudu değil kıymalık ete benziyor. sonra üzerine gazete örtülmüş boylu boyunca uzanmış bir ceset. kanı görene kadar bir şekilde ölmemiş olduğunu ümit etmiştin ya, kırmızı kanı asfalt içiyor yavaş yavaş. asfaltlar insan kanıyla besleniyormuş bu diyarda meğer. sivilceni patlatıp akan kana bakıyorsun, kan aynı kan, ne tuhaf.

bir yanda insanlar koşuşturuyor, fare de değil et parçalarıymış aslında onlar, kadınlara et parçalarıymış gibi bakan erkekler ve kendilerini sadece etten ibaret sanan kadınlar oldukça da böyle kalacaklarmış.

sonra bir oğlan çocuğu mavi gözlü bir yavru kediyi tekmeliyor.

insanlar da ucuzladı, insan hayatları da diye düşünüyorsun. ya da aslında hep ucuzmuş da biz fazlaca anlam yüklemişiz. sadece birer istatistik olarak kalmalıymış hayatlar ve ölümler. hadi git de o adamın eşine, çocuklarına 'bu sene trafik canavarına bilmem kaçıncı kurban olarak sizin babanızı seçtik' de.

sonra et parçaları geliyor gözünün önüne, lime lime.


Hiç yorum yok: